Cedit Neşriyat Ltd. Şti. Adına Sahibi : Tuna Koç
Genel Yayın Yönetmeni : Prof. Dr. Vedat Bilgin
Editör : Dr. Murat Yılmaz
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Fetullah Akın
Genel Koordinatör : Faruk Sanal
İletişim ve Koordinasyon : Ferruh Parmaksız
Yazı Kurulu
Beşir Ayvazoğlu / Erol Göka / Etem Çalık / Fahri Kılıç / Fetullah Akın /
Gültekin Yıldız / İbrahim Ethem Cinisli / İhsan Fazlıoğlu / İlyas Kemaloğlu /
İsmail H. Demircioğlu / Mehmet Öz / Mehmet Özden / Murat Beyazyüz / Murat Yılmaz /
Nejla Günay / Nuri Sağlam / Recep Temel / Selim Karahasanoğlu / Senail Özkan /
Sıddık Çalık / Yusuf Bayraktutan / Yusuf Sarınay
Danışma Kurulu
Yalçın Koç / Erol Özvar / Korkut Tuna / Mustafa İsen / M. Naci Bostancı / Nabi Avcı / Vedat Bilgin
[Kaybettiklerimiz: Gündüz Aktan, Durmuş Hocaoğlu, Şerif Aktaş, Nur Vergin, Mehmet Genç, Mustafa Çalık]
Genel Yayın Politikası
Dergi, tür olarak gazete ile kitap arasında bir yer işgal eder: Ne gazete gibi popüler ne kitap gibi tek yönlüdür.
12 Eylül 1980’e kadar devam eden aşırı politizasyondan sonra, büyük ölçüde depolitizasyonun hakim olduğu bir dönemde (Nisan 1989) yayın hayatına atılan Türkiye Günlüğü, ifrat ile tefrit –bu alandaki karşılığı ile popüler kültür ve fraksiyon kültürü- arasında bir tercihte bulunmayı reddetmiş ve başlangıçtan beri her türlü politik ve ideolojik hizip anlayışının ötesinde, entelektüel ve akademik bir tartışma zemininin güçlendirilmesi hedefini gözetmiştir.Türkiye Günlüğü, bu tarz ve üslûbundaki ısrarı sayesinde -bugüne kadar Türkiye’de çıkmış pek az derginin başarabildiği biçimde- farklı düşünce ve görüşteki aydınların büyük bir hoşgörü ve ciddiyet çizgisinde rahatlıkla fikir ve görüşlerini açıklayabildikleri, tartışabildikleri bir platform haline gelmiştir. Ohio State Üniversitesi öğretim üyelerinden ve Türkiye araştırmaları uzmanı olarak bilinen Prof. Dr. Victoria Rowe Holbrook’un, North Carolina’daki Orta-Doğu Çalışmaları Derneği’nin 1993’deki yıllık toplantısına, “Teori ölmedi, İstanbul’a hicret etti” başlığıyla sunduğu tebliğde Türk fikir ve kültür dergilerini tahlil ederken Türkiye Günlüğü hakkında kullandığı ifade -yazarın kimlik ve konumu göz önüne alınınca- bu hususta ciddî bir karine teşkil edebilir. Şöyle diyor, Holbrook: “Türkiye Günlüğü yeni siyasî çoğulculuğun paradigmasıdır.” (Kendi kelimeleriyle: “Türkiye Günlüğü (Turkish Dairy) is a paradigm of the new political pluralism.”) İlk sayıdaki “Çıkarken” başlıklı yazımızda yer alan aşağıdaki satırlara bugün de imzamızı koymaktan çekinmeyiz:
“Türk aydınının, ülke ve toplum endişesi taşıyan okur-yazar her Türk gencinin esas meselesi, ilk meselesi, birinci meselesi siyasî çekişme ve kavgalar içinde ömür tüketmek değildir!... İlimdir, tefekkürdür, sanattır, edebiyattır... Araştırmadır, incelemedir, öğrenmedir, düşünme ve düşündüklerini tartışmadır... (...)...bu dergide içinden çıktığımız toplumun mukaddeslerine saygısızlık etmeyen ve üzerinde yaşadığımız vatan toprağının tamamiyetine kastı olmayan her türden yazı -belli bir fikir kıymeti taşımak kaydiyle- yer alabilecektir. Her ne ad altında ve her ne gerekçeyle olursa olsun, insan hakları, demokrasi, düşünce ve inanç hürriyeti aleyhtarlığı yapan herhangi bir yazıya da “Türkiye Günlüğü”nün sayfalarında yer veremeyeceğimizi ifade edersek “yasaklar” listemiz tamamlanmış olur. Yazılıp çizilen şeylere şu veya bu sebeple karşı çıkan her cenahtan kalem erbabının tenkid ve itirazlarına da belli bir üslûp edebi ve aydın terbiyesine sadık kalması kaydile ilgili sayfalarımızın imkânları çerçevesinde yer vereceğiz.”
Bu ahdimize sâdık kaldığımızı söyleyebiliriz.
Türk Düşünce Geleneğindeki Yeri
Türkiye’de fikir dergiciliğinin müesseseleşme tarihi II. Meşrutiyet dönemine (1908-1918) uzanır. Türkiye Günlüğü bu tarih ve geleneğin bir parçası olduğu kadar, bu tarih ve gelenekten az veya çok farklı bir kimlik de oluşturmaya çalışmıştır. Bu kimlik, kısaca, bürokratik-otoriter zihniyete karşı demokrasi ve hukukun üstünlüğünü vurgulayarak; sağ ve soldaki Batı teslimiyetçiliğine karşı da vatan ve istiklâliyetten yana tavır alarak medenî ve millî ilkeleri her alanda yeniden tanımlama ve üretme çabasıdır.
Bizler elimizden geldiğince, tâbir câiz ise bir tür “vatan ve millet ilmihâli”nin “girizgâh”ını yazmaya uğraştık. Yapabildiklerimiz inşallah matluba muvafık olmuştur.
Bu çaba içinde tarih ve medeniyetimizin gösterdiği istikamette üzerimize düşeni yapmak, milletimizin asırlar içinde meydana getirdiği zihnî külliyata günümüz şartlarında mütevazı ölçüde katkıda bulunmak azminden hiç vazgeçmedik. Gayret bizden, tevfik Allah’tan...
Okuyucu Hedefi ve Profili
Türkiye Günlüğü’nün okuyucu hedefi, nazari olarak, entelektüel tecessüs sahibi herkestir. Ancak bu “herkes”in pratikte Türkiye’deki “ciddi” kitap okuyucusuna tekabül ettiği görülüyor: Akademisyen, öğrenci ve öğretmenler ile farklı alanlardaki merak sahibi okurlar...
Türkiye Günlüğü, bu niteliği ve bu niteliğinde ısrarı sayesinde -bugüne kadar ülkemizde çıkmış hiç bir dergiye nasip olmayan biçimde- farklı düşünce ve görüşteki aydınların büyük bir hoşgörü ve ciddiyet çizgisinde rahatlıkla fikir ve görüşlerini açıklayabildikleri, tartışabildikleri bir platform haline gelmiştir.
1989 yılı Nisan ayında yayımlanmaya başlayan Türkiye Günlüğü anılan yıl sonuna kadar aylık olarak çıkmıştır. 1990-1993 arasında üç ayda bir yayımlanmış olup 1994'den itibaren iki ayda bir 1997 yılından itibaren tekrar üç aylık yayımlanmasına karar verilen dergimizin, büyük kısmı üniversite ve sair araştırma kuruluşları ve enstitüleri olmak üzere A.B.D.'den 108, Avrupa'dan 483, İran, Mısır, Fas, Cezayir, Libya, İsrail, Ürdün ve diğer Arap/gayri Arap müslüman ülkelerinden 68, Avustralya, Çin ve Sovyetler Birliği'nden ise toplam 180 olmak üzere cem'an 839 adet harici abonesi; 1520 adet de ülke içi abonesi bulunmaktadır.
Yurt içi ve yurt dışına ait toplam 2359 abone okuyucunun dışında, dergimizi piyasadan temin eden okuyucu sayısı da 7 - 8 bin arasında değişmektedir.