
Tanıtım ve Yayın Politikası
Türkiye Günlüğü dergisi hakkında tanıtım notu
Künye: Türkiye Günlüğü’nün ilk sayısı Nisan 1989 tarihini taşır. Çıkarken öngörülen ayda bir yayımlanmasıydı; nitekim 9 ay süreyle de aylık neşredildi; ancak dosya ağırlıklı bir muhtevaya üç aylık bir periyodun daha uygun düşeceği kanaat ve kararıyla 1990 yılı başından itibaren dergi üç aylık hale getirildi. 1994-96 yılları arasında çıkış periyodu, bu sefer de iki aya indirildikten sonra 1997’den başlayarak yeniden üç aylık periyoda dönülmüştür.
Türkiye Günlüğü bir Ankara dergisidir. İlk sayısında derginin Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Adem Çalık’tı; Yazı Kurulu üyeleri ise Nabi Avcı, Beşir Ayvazoğlu, Vedat Bilgin, Mustafa Çalık, Kemal Görmez, Öner Kabasakal, Mim Kemal Öke, Esat Öz, Mehmet Özden’ den ibaretti. 2013’de yayımlanan son sayısındaki (113) isimler de şunlardır:
Cedit A.Ş. adına Sahibi ve Genel Yayın Müdürü: Dr. Mustafa Çalık
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. Mustafa Çalık
Yazı Kurulu: Ahmet Nezihi Turan, Beşir Ayvazoğlu, Erol Göka, Erol Özvar, Fetullah Akın, Gökhan Çetinsaya, Gültekin Yıldız, Hüseyin Yayman, İhsan Ayal, İhsan Fazlıoğlu, M. Can Doğan, M. Naci Bostancı, Mehmet Öz, Mehmet Özden, Mustafa Çalık, Nabi Avcı, Senail Özkan, Sıddık Çalık, Tuncay Önder, Vedat Bilgin.
Danışma Kurulu: Gündüz Aktan(2008’de kaybettik), Şerif Aktaş, Durmuş Hocaoğlu(2010’da kaybettik), Mustafa İsen, Ahmet Yaşar Ocak, İlber Ortaylı, Korkut Tuna, Nur Vergin. (Danışma Kurulu, 2001 yılı baharında çıkan 65. sayıdan itibaren oluşturulmuştur.)
Verilen malûmattan da anlaşılacağı üzere, ilk sayının yayımlandığı tarihteki 12 kişilik Yazı Kurulu’ndan 7 isim 16 sene boyunca fasılasız birlikte çalışmıştır.
Türkiye Günlüğü idaresi, 1993-94 yılları arasında 14 sayı yayımlanan Polemik dergisini de çıkarmıştır. Bazı yıllar (1994, 1995, 2003, 2004) dergi idarehanesinde, aralarında Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Türkkaya Ataöv ve Prof. Dr. Yavuz Sabuncu’nun da bulunduğu seçkin akademisyenler tarafından lisans ve yüksek lisans seviyesinde ihtisas dersleri verilmiştir. Buna ilâveten serbest okuma ve tartışma derslerine de devam edilmiştir.
Çıkışından 4 yıl sonra, Türkiye Günlüğü, Rockefeller Vakfı ve Ağa Han Vakfı’nın ortaklaşa tertip ettikleri “Düşünce Dergileri ve Çoğulculuk” konferansında (7.10.1993, Milano) Nabi Avcı’nın sunduğu bir bildiriyle temsil edilmiştir. Bu arada, Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü araştırma görevlilerinden Gökhan Özkuk ve Sakarya Üniversitesi araştırma görevlilerinden Dilşat Türkmenoğlu Köse’nin Türkiye Günlüğü üzerine hazırladıkları iki farklı yüksek lisans tezinin tamamlanıp kabul edildiğini de sevinçle zikretmek isteriz.
Okuyucu hedefi ve profili: Türkiye Günlüğü’nün okuyucu hedefi, nazari olarak, entelektüel tecessüs sahibi herkestir. Ancak bu “herkes”in pratikte Türkiye’deki “ciddi” kitap okuyucusuna tekabül ettiği görülüyor: Akademisyen, öğrenci ve öğretmenler ile farklı alanlardaki merak sahibi okurlar...
Türkiye Günlüğü, bu niteliği ve bu niteliğinde ısrarı sayesinde -bugüne kadar ülkemizde çıkmış hiç bir dergiye nasip olmayan biçimde- farklı düşünce ve görüşteki aydınların büyük bir hoşgörü ve ciddiyet çizgisinde rahatlıkla fikir ve görüşlerini açıklayabildikleri, tartışabildikleri bir platform haline gelmiştir.
1989 yılı Nisan ayında yayımlanmaya başlayan Türkiye Günlüğü anılan yıl sonuna kadar aylık olarak çıkmıştır. 1990-1993 arasında üç ayda bir yayımlanmış olup 1994'den itibaren iki ayda bir 1997 yılından itibaren tekrar üç aylık yayımlanmasına karar verilen dergimizin, büyük kısmı üniversite ve sair araştırma kuruluşları ve enstitüleri olmak üzere A.B.D.'den 108, Avrupa'dan 483, İran, Mısır, Fas, Cezayir, Libya, İsrail, Ürdün ve diğer Arap/gayri Arap müslüman ülkelerinden 68, Avustralya, Çin ve Sovyetler Birliği'nden ise toplam 180 olmak üzere cem'an 839 adet harici abonesi; 1520 adet de ülke içi abonesi bulunmaktadır.
Yurt içi ve yurt dışına ait toplam 2359 abone okuyucunun dışında, dergimizi piyasadan temin eden okuyucu sayısı da 7 - 8 bin arasında değişmektedir.
Genel yayın politikası: Dergi, tür olarak gazete ile kitap arasında bir yer işgal eder: Ne gazete gibi popüler ne kitap gibi tek yönlüdür.
12 Eylül 1980’e kadar devam eden aşırı politizasyondan sonra, büyük ölçüde depolitizasyonun hakim olduğu bir dönemde (Nisan 1989) yayın hayatına atılan Türkiye Günlüğü, ifrat ile tefrit –bu alandaki karşılığı ile popüler kültür ve fraksiyon kültürü- arasında bir tercihte bulunmayı reddetmiş ve başlangıçtan beri her türlü politik ve ideolojik hizip anlayışının ötesinde, entelektüel ve akademik bir tartışma zemininin güçlendirilmesi hedefini gözetmiştir.Türkiye Günlüğü, bu tarz ve üslûbundaki ısrarı sayesinde -bugüne kadar Türkiye’de çıkmış pek az derginin başarabildiği biçimde- farklı düşünce ve görüşteki aydınların büyük bir hoşgörü ve ciddiyet çizgisinde rahatlıkla fikir ve görüşlerini açıklayabildikleri, tartışabildikleri bir platform haline gelmiştir. Ohio State Üniversitesi öğretim üyelerinden ve Türkiye araştırmaları uzmanı olarak bilinen Prof. Dr. Victoria Rowe Holbrook’un, North Carolina’daki Orta-Doğu Çalışmaları Derneği’nin 1993’deki yıllık toplantısına, “Teori ölmedi, İstanbul’a hicret etti” başlığıyla sunduğu tebliğde Türk fikir ve kültür dergilerini tahlil ederken Türkiye Günlüğü hakkında kullandığı ifade -yazarın kimlik ve konumu göz önüne alınınca- bu hususta ciddî bir karine teşkil edebilir. Şöyle diyor, Holbrook: “Türkiye Günlüğü yeni siyasî çoğulculuğun paradigmasıdır.” (Kendi kelimeleriyle: “Türkiye Günlüğü (Turkish Dairy) is a paradigm of the new political pluralism.”) İlk sayıdaki “Çıkarken” başlıklı yazımızda yer alan aşağıdaki satırlara bugün de imzamızı koymaktan çekinmeyiz:
“Türk aydınının, ülke ve toplum endişesi taşıyan okur-yazar her Türk gencinin esas meselesi, ilk meselesi, birinci meselesi siyasî çekişme ve kavgalar içinde ömür tüketmek değildir!... İlimdir, tefekkürdür, sanattır, edebiyattır... Araştırmadır, incelemedir, öğrenmedir, düşünme ve düşündüklerini tartışmadır... (...)...bu dergide içinden çıktığımız toplumun mukaddeslerine saygısızlık etmeyen ve üzerinde yaşadığımız vatan toprağının tamamiyetine kastı olmayan her türden yazı -belli bir fikir kıymeti taşımak kaydiyle- yer alabilecektir. Her ne ad altında ve her ne gerekçeyle olursa olsun, insan hakları, demokrasi, düşünce ve inanç hürriyeti aleyhtarlığı yapan herhangi bir yazıya da “Türkiye Günlüğü”nün sayfalarında yer veremeyeceğimizi ifade edersek “yasaklar” listemiz tamamlanmış olur. Yazılıp çizilen şeylere şu veya bu sebeple karşı çıkan her cenahtan kalem erbabının tenkid ve itirazlarına da belli bir üslûp edebi ve aydın terbiyesine sadık kalması kaydile ilgili sayfalarımızın imkânları çerçevesinde yer vereceğiz.”
Bu ahdimize sâdık kaldığımızı söyleyebiliriz.
Türk düşünce geleneğindeki yeri: Türkiye’de fikir dergiciliğinin müesseseleşme tarihi II. Meşrutiyet dönemine (1908-1918) uzanır. Türkiye Günlüğü bu tarih ve geleneğin bir parçası olduğu kadar, bu tarih ve gelenekten az veya çok farklı bir kimlik de oluşturmaya çalışmıştır. Bu kimlik, kısaca, bürokratik-otoriter zihniyete karşı demokrasi ve hukukun üstünlüğünü vurgulayarak; sağ ve soldaki Batı teslimiyetçiliğine karşı da vatan ve istiklâliyetten yana tavır alarak medenî ve millî ilkeleri her alanda yeniden tanımlama ve üretme çabasıdır.
Bizler elimizden geldiğince, tâbir câiz ise bir tür “vatan ve millet ilmihâli”nin “girizgâh”ını yazmaya uğraştık. Yapabildiklerimiz inşallah matluba muvafık olmuştur.
Bu çaba içinde tarih ve medeniyetimizin gösterdiği istikamette üzerimize düşeni yapmak, milletimizin asırlar içinde meydana getirdiği zihnî külliyata günümüz şartlarında mütevazı ölçüde katkıda bulunmak azminden hiç vazgeçmedik. Gayret bizden, tevfik Allah’tan...