16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu

Mustafa Çalık, Kemal Gözler, Mustafa Şentop, Ersan Şen, Hüseyn Yayman, Abdullah Yasin Erdem, Ersan Şen, Merve Yolaçan, Tufan Gündüz, Rashid Khalidi

Dr. Mustafa Çalık (Başyazı)

Kış Mektubu

Fiilen ve hukuken “olağan üstü hâl” şartlarındaki Türkiye’de savaş, terör, iktisadî durgunluk ve döviz kurlarındaki yükselişlerin yanında, “referandum” kavgası siyasî-toplumsal gündemin en üst sırasına oturdu. Gündemdeki diğer sıcak konuların hepsinden, belki toplamından daha fazla referandumu konuşuyoruz. 
 
16 Nisan’da referanduma sunulacak Anayasa Değişikliği Teklifi’nin kışkırttığı zihnî ve toplumsal gerilimler ise bahis konusu “değişiklikler”in yol açacağı veya açması muhtemel netîcelerin bile neredeyse önüne geçmiştir.

MAKALELER

Bu kısa makalede “devlet” kelimesi ile bu kelimenin bazı batı dillerindeki karşılığı olan “State/État/Staat/Stato/Estado” kelimesinin etimolojisi açıklanmakta ve bu iki kelime arasında etimolojik farklardan yola çıkarak, “devlet” kelimesinin işaret ettiği kurumun mahiyeti hakkında spekülasyonlarda bulunulmaktadır…

İktidara geldiği 2002 yılı sonundan itibaren AK Parti, Türkiye’nin demokratik anlamda ilerlemesi, sivil siyasetin alanının ve imkanlarının genişlemesi yönünde kararlı bir tavır sergilemiştir. Bu tavır, soyut bir ‘demokrasi taraftarlığı’ndan ziyade, etkisi hayatın her yönünde hissedilen bir politik hamle olarak tezahür etmiştir. AK Parti’nin bu politik hamlesinin dayanağı ise, her seçimde gittikçe artan halk desteği olmuştur…

Türk vatandaşlarından seçme hakkına sahip olanların, 18 maddelik Anayasa değişikliğini oylayacağı tarih yaklaşıyor. Oylamaya katılıp da geçerli sayılan oyların yarısından bir fazlası evet olduğunda, 18 maddeden ibaret olmakla birlikte Anayasanın 69 maddesinde değişiklik yapan 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu yürürlüğe girecek; aksi halde, yani hayır tercihinin geçerli sayılan oyların yarısından bir fazla olması halinde 6771 sayılı Kanun reddedilecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün “Reddedilen kanun tasarı ve tekliflerinin yeniden verilememesi” başlıklı 76. maddesine göre en az bir yıl süre ile aynı veya benzer hükümler yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelemeyecektir...

Düne dair ne varsa dünde kaldı cancağızım;

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. Mevlana…

*

Türkiye’de sistem tartışmalarının tarihi İmparatorluğun son dönemine kadar uzanır. Bitmeyen senfoniye dönüşen bu konunun uzun bir hikayesi bulunuyor. Türkiye neredeyse iki yüz yıldır benzer bir tartışmayı farklı sözcüklerle yapmaya devam ediyor. Bu tartışmanın zamanı, aktörleri, mekanı, kavramları değişse de ana fikri değişmiyor. Bugün yaptığımız Cumhurbaşkanlığı sistemi tartışmasına da tarihten bakıldığında aslında yeni bildiğimiz pekçok sözün geçmişte dile getirildiği görülüyor…

16 Nisan’da yapılması öngörülen anayasa değişikliğine ilişkin halkoylamasıyla, seçmenler önemli değişikliklerin yapılması ya da yapılmaması noktasında tercih belirteceklerdir. Değişiklik paketi, özellikle hükümet sistemi açısından yeni ve önemli düzenlemeleri içermektedir. Bu değişikliklerin kabul edilmesi halinde ise mevzuatta çok çeşitli ve kapsamlı değişiklikler gündeme gelecektir. Çalışmanın konusunu, değişikliğin halkoylamasında kabul edilmesi ihtimaline karşılık, seçim sisteminde ve seçim kanunlarında yapılması önerilen değişiklikler oluşturmaktadır…

23.01.2017 tarihinde 682, 683, 684 ve 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler yürürlüğe girdi.

1 – 682 sayılı KHK (Kolluk Disiplin Hukuku), kolluğun disiplin hükümleri ile ilgili, kolluk hakkında baştan sona “Disiplin Kanunu” adı altında düzenlenmiş görünüyor. Kalıcı bir disiplin düzenlemesi olup, kanun hükmü niteliği taşıyor, yani ömrünü OHAL kalktıktan sonra da sürdürecek gözüküyor…

XIV. Yüzyıl ortalarında, Hazar Denizi’nin güneybatı sahilinde yer alan Erdebil kasabası ciddi bir dinî-politik kriz ile çalkanmaya başlamıştı. Bölgenin en güçlü tarikatı olan Safeviye’nin mütevazi şeyhi Şeyh İbrahim vefat etmiş, posta kimin oturacağı konusu tartışma yaratmıştı. Şeyh İbrahim’in oğlu Cüneyd, postun en güçlü varisiydi. Burası tamam da amca Şeyh Cafer, Cüneyd’in tarikatın başına geçmesinden derin bir rahatsızlık duyuyor ama müritlere de gücü yetmiyordu. Çareyi bölgenin hâkimi Karakoyunlu Cihanşah’a başvurmakta buldu. Cüneyd’in “Bu dünyanın sultanlığına meyilli olduğunu, derdinin tarikat şeyhi olmak olmadığını” üslubunca izah etti…

*Khalidi, Colombia Üniversitesi’nde Arap Çalışmaları Edward Said Profesörü ve son olarak “Brokers of Deceit: How the U.S. Has Undermined Peace in the Middle East” isimli eserin müellifidir.

Washington’da İsrail ile ilgili radikal öncelikler içeren bir yönetimin iktidara gelmesi ve Filistinlilerin haklarını küçümsemesi sebebiyle, Filistin korkutucu bir gerçeklikle karşı karşıyadır. Son yıllarda, Amerika’daki ve İsrail’deki yükselen politik akımlar zaten birleşmeye başlamıştı. Şimdi bir ülkeden diğerine elçilerin neredeyse yer değiştirebileceği noktaya ulaştık: İsrail’in Washington Büyükelçisi Ron Dermer Florida’da büyümüştü, ABD’nin İsrail Büyükelçisi olarak kolaylıkla atanabilirdi, Donald Trump’ın İsrail Büyükelçisi, David Friedman ise İsrailin’in yerleşimci hareketiyle yakın ilişkileri olması onu Benjamin Netanyahu’nun yerleşim yanlısı hükümeti için Washington’da iyi bir büyükelçi yapabilirdi…

ARŞİV